2 Eylül 2009 Çarşamba

İsveç üzerine


· 8 gündür İsveç’teyim, 1 tane polis görmedim. Neden çok merak ediom, mantıklı bir açıklaması olan varsa ülker çikolatalı gofret hediye edebilirim, etmeyebilirim de.


· İsveçliler gayet sıcakkanlı insanlar bence, sadece ilk adımı sizin atmanızı bekliyorlar gibi geldi bana, geçen gün kaybolduk, isveçli bir amca 15 dk yol tarif etmeye çalıştı bize, sonra baktı anlamıyoruz, arabasını kapıp bizi gideceğimiz yere bıraktı, yurdum insanı gibi.


· Bir de şuna dikkat ettim, biz Türkler yurt dışında çok kibarlaşıyoruz, mesela her cümlemizde bir kaç kere “thank you” demezsek olmuyor, bazen karşıdaki adam da mahcup oluyor o da teşekkür ediyor, konuşmayı karşılıklı bir kaç “thank you” laşmayla bitirdiğimiz oluyor, dışardan komik gözüküyor, sürekli gülümsüyoruz zaten, herkese, bakkala, sokaktakilere, okuldakilere, paso gülümsüyoruz Türkler olarak, bu konu hakkında birkaç teorim var, araştırmalarım devam ediyor, kesin bir sonuca ulaşınca açıklayacağım.


· Bir de çok büyük beklentiler hayal kırıklığına yol açabiliyor, sanki hayatımızda büyük değişiklikler olacakmış gibi bir beklentiye kapılmamak lazım, hiçbir yerin başka yerlerden çook bir farkı yok, diller değişse de insan aynı insan, duygu aynı duygu, bulut aynı bulut, domates aynı domates. Umut Sarıkaya demiyor mu, dünyadaki çoğu insan 3 aşağı 5 yukarı aynı hayatı yaşıyor diye, sabah kalkıyoruz, tuvalete gidiyoruz, ayağımıza bakıyoruz, şaşırıyoruz.


· Coen biraderler, “World Cinema” diye bir kısa film yapmışlar bir kaç yıl önce, başrolde müthiş film “No country for old men” deki parayı bulan adam oynuyor, film Nuri Bilge Ceylan’ın “İklimler” filmi üzerine kurulu. Joel CoenÇobanın izlediği film, Türk yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın İklimler filmi. Biz filmi iki sene önce gördük ve olağanüstü bulduk.” demiş. Bu kısa filmi izlemek için: http://www.nbcfilm.com/3maymun/news.php?mid=2


· Şimdilik en sıcakkanlı Almanlar, en mütevazi Fransızlar, en işe yaramaz Hollandalılar, en utangaç İsveçliler, en çok fotoğraf çeken Güney koreliler ve Taylandlılar, en gösteriş düşkünü millet yine Güney koreliler, aksanı en sempatik olan Pakistanlılar, Türklerin en çok benzetilmemek istediği millet Pakistanlılar, Türklerin en çok benzetilmek istediği millet İspanyollar, en iyi futbol oynayan İspanyollar..


· İsveç 200 yıldır hiç kimseyle savaşmamış, 2 isveçliyle konuştum bu durumu, 2’si de bu durumdan hoşnut değil gibiydi, “çok pasifiz, bizi umursamamışlar” gibi şeyler söyledi 2’si de, şaşırdım, belki de şaka yaptılar, acayip millet nitekim.


· Türklere karşı hiç bir önyargı yok, ya da nazik insanlar oldukları için belli etmiyorlar bilemiyorum, hatta bazen “oov dostum, benim çok yakın bir türk arkadaşım var, şöyle kral adam böyle süper adam” gibi tepkilerle karşılaşıyorum.


· İsveçlilerde “fika” diye bir gelenek var, çok önemsiyorlar, çok anlatıyorlar, bizdeki “5 çayı” gibi birşey. İkindi vakti arkadaşlarınla toplanıyorsun, çay ya da kahve içiyorsun, yanında da börek çörek, sohbet ediyorsun, rahatlıyorsun, işte buna “fika” diyorlar. Cümle içinde kullanalım: “Bugünkü fika çok eğlenceliydi yav, çörekler de şahaneydi doğrusu.”


· Bir de “meat ball” ları var. Yuvarlak isveç köftesi, bu lezzetli gerçekten, ama çok farklı birşey değil.


· Havalar güzel, tişörtle dolaşıyorum, bazen yağmur yağıyor, kış sert geçeceğe benziyor.


· İsveç akademik sistemi de biraz acayip, tam zamanlı bir öğrenci için haftada 6 saat ders var, bazen o da yok, ama ödevler, projeler, sunumlar çok önemli. Mesela benim ilk dersim dündü, 8 gün boyunca hiç dersim yok, ama Hollandalı komşum Jessica ile sunum hazırlamamız gerekiyor, biraz tırsıyorum açıkçası ama halletcez.


· Buraya gelirken İsveç sinemasını yakından tanımayı ummuştum, en azından Ingmar Bergman’ın daha çok filmini seyrederim, daha çok yönetmen tanırım, birşeyler okurum falan diye düşünmüştüm ama tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Sinema çok pahalı burda, yaklaşık 20 TL, bir de çoğunlukla hollywood filmleri gösteriyolar gibi, ama burda bir Rus buldum, Tarkovski falan konuşuyoruz, Dostoyevski’den birşeyler anlatıyor, eğleşip gidiyoruz.


· Yakında vidyolar geliyor.


· Yakında yeni hikayecikler geliyor.

4 yorum:

  1. Adamım Veysi,

    Türklerin yabancılara karşı aşırı kibarlaşmaları hususunda sana katılıyorum. Dilimizden tenk yu düşmüyor. sanırım biraz bize ingilizce öğretilmesi aşamasında aşılanmış bir durum. could you mind opening the window please diye öğretilirsen olacağı o.

    saygılar sevgiler.

    YanıtlaSil
  2. Serkan, işletme okuyorum, bir dönemliğine Erasmus değişim öğrencisi olarak İsveç'e geldim, 6 aylığına yani sadece, hatta 5.

    Murat dostum, benim daha karamsar düşüncelerim var o konuyla alakalı, inşallah senin dediğin gibidir.

    YanıtlaSil
  3. http://kingdom-of-ars.blogspot.com/2009/02/kurabiye-canavar-isveclidir.html

    bu bir. =)

    bi de o köttbullar diye yazılan köftenin şötbular diye okunması ayrı bir tatlı. ayrıca reçelsiz şötbular şötbular değildir. tecrübe ediniz. =) bu da iki.

    YanıtlaSil