21 Ekim 2011 Cuma

eve dönmeden hemen önce

"sizin ne vardı?"

dedi kasiyer. yüzüne bakmadan cevap verdim:

"2 karışık tost"

"içecek var mıydı?"

"büyük ayran"

köşedeki 37 ekran televizyonda kaddafi'nin ölüm haberi vardı. dışarı çıktım. otobüs durağına yürüdüm. durak kalabalıktı. biraz uzaktaki direğe yaslanarak bekledim. hemen yanımda mavi montlu bir kızla, kör bir çocuk vardı.

"biz aslında tanışmıştık" dedi mavi montlu kız. "yemekhanede, bir kaç gün önce."

"ha olabilir" dedi kör çocuk.

sustular bir süre. mavi montluyla üç kere göz göze geldik. ikisinde ben, birinde o gözünü kaçırdı.

"aa şarap mı bu" dedi mavi montlu kız kör çocuğun elindeki poşete bakarak.

"evet, şarap"

"kırmızı mı? beyaz mı?"

"kırmızı.." biraz duraksadı "aslında bilmiyorum, sormayı unuttum ama kırmızı olması lazım."

"dur bakayım" dedi mavi montlu poşeti eline alırken. Aynı anda ben de durağa yaklaşan otobüsüme ilerledim. tam içeri girerken koşarak bi adam geldi, elinde yeni yakılmış sigarası. hızlı bir iki nefes çekip attı sigarayı. tam önüme düştü. yerler ıslaktı. düşer düşmez söndü.

"atmasaydın" dedim "5 dakikada bir otobüs var, bi sonrakine binerdin." güldü:

"ehehe, yok yahu önemli değil, nolacak."

otobüste yanıma oturan adam telefonuyla uğraştı sürekli. bir kaç mesajını okudum. burcu diye birine "geleyim mi?" yazdı, cevap geldi: "çok istiyorsan gel." sinirlendi, bi daha mesaj yazmadı. gitmemiştir diye tahmin ediyorum.

ben de uyudum sonra, başım omzundan düştü bir kaç kere. inmem gerekenden bir sonraki durakta uyandım.